Uşak TV
2015-07-07 00:00:00

“körler sağırlar; birbirini ağırlar”

Ahmet Mıdık

ahmidik@gmail.com 07 Temmuz 2015, 00:00

 

İnsan nefsinin gereği olarak, iyi şeylerin yanında kötü şeyleri de yapabilmektedir. Bu kötülüklere karşı, onu engelleyen inançları ve eğitimle öğrendiği güzel şeylerdir.İnsan, yaratılmış olan canlıların içinde en değerli olanıdır.. İnsanoğlu doğduğunda dünyaya çıplak olarak gelmekte, giydirilip; el bebek gül bebek büyütülmektedir. Allah insana nefis verdiği gibi, akıl da vermiştir. İkisini birlikte hem kendisi için, hem toplum için iyi şeylerde kullan diye. Elbette bütün dinler, insanların ve toplumların mutluluğu için birtakım kurallar getirmektedir. İnsan iyi şeylerden çok, kötü şeylere (Günaha) meyletmektedir.

 Bugün gelinen noktada ne yazık ki insanlardaki hırs, bencillik duygusu nedeniyle başkalarının haklarına tecavüzler, kavgalar, savaşlar ve adaletsizlikler olabilmektedir.Elbette İslam dini inananlara bir takım görevler vermiştir. Yüce Allah“Çıplak olarak dünyaya geldiniz kiminiz zengin, kiminiz fakir oldunuz. Ben sizlere durumunuza uygun ibadet ve vazifeleri veriyorum. Bunları yapınız buyuruyor.”

İslama göre zengin zekât ve sadaka, fitre verecek. Fakiri fukarayı gözetip kollayacak. İnsanlara sevgiyle, kardeşlikle yaklaşacak. Düşmüşü kaldıracak, aç olanı doyuracak, hak edene hakkını verecek.Ramazan ayında tutulan oruç ibadeti, zengine açlığın ne demek olduğunu, fakirlere ise aç kalmaya karşı sabrı öğretmektedir. Keza Ramazan ayı Zekat, Fitre ve Sadakanın bolca dağıtıldığı, bereketin ve selâmetin, ibadet hazzının bolca yaşandığı bir aydır.

İzin verirsenizRamazan”ın en önemli güzelliklerinden birisi olan iftar sofralarından bahsedelim: Her yıl Mübarek Ramazan ayı geldiğinde Müslümanları tatlı bir telaş sarar. Bu mübarek ay oruç, sadaka, zekat ve yardımların en çok yapıldığı bir aydır. Bu ay içerisinde mü´minler daha çok sevap kazanayım diye yardımdan yardıma koşarlar. Hele hele akşam üzeri iftar vakti gelince müthiş ziyafetler hazırlanır ve gelen misafirlere sunulur. Ama bu misafirler genelde, “ körler sağırlar; birbirini ağırlar” türünden olur.İşte asıl sizlerle paylaşmak istediğim husus da budur.Ramazan Ayın´ da, iftar davetleri artar. Dostlar, iftara davet edilir. Onların davetine gidilir. Birlikte iftar edilir. Bu gelenek, hem insanların birbirlerine yaklaşmalarını sağlar, hem de yardımlaşma ve cömertlik duygularını canlandırır. Ayrıca Ramazanda, iftar vermenin sevabı da büyüktür.

Ayrıca Ramazan ayı iftarlarıyla yaşattığımız nadir güzelliklerden biridir. Ramazanda, iftar sofralarında, yoksulların olması, ayrı bir huzur ve ayrı bir renk ve güzellik katar. Bu sofralar ancak o zaman Halil İbrahim Sofrası olur. Acaba sizce yanılıyor muyum? Ramazanda verilen, güya iftar yemeklerinde başta politikacılar, daire müdürleri, valiler, belediye başkanları, yerel yöneticiler, sayılı zengin iş adamları, bürokratlar, meslek odaları başkanları, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, şatafatlı iftar sofralarının başköşesinde, yerlerini alırlar. Oysa Yüce Dinimiz ve geleneklerimize göre, iftar sofralarının başköşesinde, yoksullara yer vermek gerekmez mi?

Bakınız! Vilayet, belediyeler, meslek odaları, sivil toplum örgütleri, verdikleri iftar çadır ve yemeklerinde; sıcak bir tas çorbaya muhtaç, yoksul vatandaşlarımız genelde yok denecek kadar azdır. Ayrıca devletin imkânları ve amaç dışı para ile verilen iftarların, sevap olmadığı da gerçek din adamları tarafından üzerine basa basa ifade ediliyor. Halkımızın vergilerinden oluşan devlet kesesinden verilen iftarların, ‘´Sevap hanesineyazılıp yazılmayacağı tartışmalı bir konu olsa gerek. Gerçekten ´bu konu her ramazan ayında bir gelenek olmuştur. Ramazan ayında Devlet Adamları, Valiler, Belediye Başkanları, Meslek Odaları Yöneticileri ve Sivil toplum Örgütleri iftar yemekleri veriyor. Ancak devlet kesesinden veya üyelerden toplanan aidatlarla verilen iftar, kişinin sevap hanesine yazılmaz. Kişi, kendi parası ile iftar verirse, sevap olan budur. Yoksa devletin temsil ağırlama giderinden yada üye aidatlarıyla iftar verirsen, hem de şatafatlı iftarlar verirsen, bu sevaba girer mi?

Sakın yanlış anlaşılmasın. Din adamı da değilim amaElhamdülillah mütavazibir müslümanım. Ancak İftar benim bildiğim, oruç tutan maddi durumu zayıf olan kişilere, maddi durumu iyi olan kişilerin vermiş olduğu ziyafet olmalıdır.Bana göre İftar sofraları ve Ramazan ayında, yediğimiz lokmanın, "Helal" olup olmadığının, muhasebesinin yapıldığı ay da olmalıdır. Gerçekten Müslüman bireyler olarak çocuklarımıza, yedirdiğimiz lokmanın, helalliği üzerine düşünmemiz gerekmez mi?

Keza iftar sofralarında, yedikleri lokmanın helal olup olmadığında, tereddüt eden insanlarımız, yedikleri yemek karşılığı kadar, bir fakire katkıda bulunabilirler. Bu tutumları ile o sofrada, bir yoksulun bulunmasını da sağlamış oldukları gibi, tereddütlerini de ortadan kaldırmış olurlar. İslam dinine ve geleneklerimize göre, iftar genellikle, yoksul insanlarımıza verilir. O nedenle de İftar ve sahur sofralarında, mutlaka fakirlere yer verilmelidir. Hatta Belediyelerin, vermiş olduğu iftar yemekleri, yoksul vatandaşlara yönelik olmalıdır.

Bakınız! ResulullahSallallâhu Aleyhi Vesellem:"Ramazan ayında, kim helal kazancından, bir oruçluyu iftar ettirirse, Ramazan´ın, bütün gecelerinde, melekler ona dua eder ve Kadir Gecesinde, Cebrail Aleyhisselâm onunla musafaha eder yani tokalaşır. Cebrail Aleyhisselâm kiminle musafaha (tokalaşırsa) ederse, onun kalbi incelir ve gözlerinin yaşı çoğalır." Buyurmuştur. Diğer yandan, Peygamberimiz "Ramazan ayında, kim helal kazancından bir oruçluyu iftar ettirirse, Ramazan`ın bütün gecelerinde, melekler ona dua eder ve Kadir Gecesinde Cebrail Aleyhisselâmonunla musafaha eder (tokalaşır). Cebrail Aleyhisselâm kiminle musafaha ederse, onun kalbi incelir ve gözlerinin yaşı çoğalır.” Demişti.Dinimiz, iftar sofralarını, özellikle muhtaç olanların, fakir fukaranın çevresinde oturduğu ve zenginlerin de ellerindeki imkânlarını paylaştığı alanlar olarak değerlendirir. Ancak bugün bazı iftarların, farklı imkânlar, hatta devlet imkanlarıyla,şatafatlı iftar şölenlerine dönüştürüldüğüne de tanık oluyoruz. Elbette gösterişten uzak, dinimizin gerektirdiği şekilde, helal lokma ile iftar veren kişi yadakişiler de var. Bu insanlarımız için, önemli olan, maddi değil, manevi zenginliktir.

Gerçekten kendi parasıyla helal kazancından verilen iftarlar taktireşayandır.Bu tür verilen İftar yemekleri, diğer varlıklı insanlarımıza, örnek olur mu bilinmez ama ülkemizin her kentinde olduğu gibi Uşak İlimizde de, İftar yemekleri, genellikle de vilayet, belediyeler ve sivil toplum örgütleri ve meslek odaları tarafından veriliyor. Hâlbuki iftar yemeklerini, kurum/kuruluşlar değil de varlıklı insanlarımız vermelidir. Acaba yanılıyor muyum? Dinimiz ve geleneklerimizin, gereği de bu değil midir?Ayrıca iftar vermek için, varlıklı olmak şart değildir. Peygamber efendimiz, (Bir kimse, bu ayda bir oruçluya iftar verirse, günahları affolur. O oruçlunun sevabı kadar ona sevap verilir) buyurunca, Eshab-ı kiramdan bazıları, bir oruçluyu iftar ettirecek kadar zengin olmadıklarını söylediler. Onlara cevaben peygamberimiz, (Bir hurmayla iftar verene de, yalnız suyla oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de bu sevap verilir) buyurdu. Ne mutlu helal lokma ile iftar verenlere ve iftar yapanlara!

Yanılmıyorsam bugün dünyamızda 6.7 milyar insan yaşamaktadır. Bu insanların rengi, dili, dini ne olursa olsun, hepsini yaratan ALLAH´tır. Eğer Allah´a inanıyorsak ve onun emirlerine uymak istiyorsak, Ramazanımızı hem kendi insanımız, hem de dünya insanlığının barışı ve huzuru için ibadet ederek, maddi katkılarda bulunarak geçirmememiz gerekmez mi?Bir taraftaninsanlar açlıktan ölürken, yoksullukla savaş verirken diğer yandan zevk ve şatafat içinde yaşayan, bencillikten kurtulamayanlara insan gözüyle bakılabilir mi? Çoğunlukla tanık olduğumuzgörüntü ve âleme gösteriş tarzında iftar ziyafetleri tertip etmek dinimizce caiz midir?

 

Gelin bu yıldan başlamak üzere Uşak”da bir ilk yapalım mali milat olsun. İftar verecek olan kurumlar, kuruluşlar, zenginler iftara (ziyafete) evine yiyecek alamayan, yiyemeyen kişileri yazılı, görsel basın aracılığı ile davet edelim. İftar yemeklerini onlara vermeye çalışalım. Yöneticilerimiz bu konuda teşvik edici ve örnek olsunlar. Hali vakti yerinde olan Uşaklılar! Hep beraber iftar verelim, oruç açtıralım. Ama kimlere? Elbette fakir fukara ve gurabaya. Umardrımiftear sofraları, iftar ziyafetleri konusundaki bu mesaj bu mübarek günlerde amacına ulaşır.

Son söz olarak Mübarek Ramazan ayında kötü alışkanlıklarımızı terk edip, hem kendimize hem de ailemize, toplumumuza yararlı olmanın yollarını da bulmalıyız. Dün neredeydim bugün neredeyim, yarın ne olacağım sorularını kendimize sorarak barıştan, kardeşlikten, huzur ve güvenden, yardımlaşmadan uzaklaşmamamız gerektiğini düşünüyorum. Bir taraftan insanlık ölürken, biz güzel dinimizin ve bizi yaratan ALLAH´IMIZIN koyduğu ibadet hikmetlerini iyi anlayıp, insanlığın devamı için yaşayalım. Herkesin Ramazanının, Mübarek, ibadetlerinin kabul olması dileklerimle! Herkese hayırlı Ramazanlar! Hoşça kalın dostça kalın! 07.07.2015

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.