Uşak TV
2020-08-22 12:57:03

DÜNYANIN RENGİNE KANMIŞ ve DİNİNİ YIKMIŞ HÜSEYİN UFUK UĞUR’A NASİHATİMDİR. 2

ALİ GALİP BALTAOĞLU

admin@usak.tv 22 Ağustos 2020, 12:57

Sen Uşak’ın kent tarihinde Uşak’ın ufuklarını karartmış Uşaklı Ufuk olarak yerini aldın Hüseyin. Senin gerçek yüzünü anlatmaya ve belgelemeye kaldığımız yerden devam edelim Hüseyin.

Sezayi ve Hüseyin Ortaklığının Belgesi.

Gelelim Hasan Rıza İLBEYLİ hesabını beraber işlettiğiniz suç ortağın Sezayi DAŞDEMİR’le paylaşımlarına ve kankalığına Hüseyin!

 DAŞDEMİR’in beş dakika arayla paylaştığı aşağıdaki iki paylaşıma iyi bak Hüseyin.

Sezayi, önce Yolava Üniversitesi’nin FETÖ isnadıyla yargılaması başlanan rektörünün haberini paylaşıyor ve “bizimkine kim kefil olacak” diye soruyor. İkinci paylaşımında ise “Soruyu şöyle düzelteyim Sait ÇELİK’e kefil olan atanması için referans olan siyasiler kim” diye soruyor.

 Malum o günlerde milletvekilleri Alim TUNÇ ve Mehmet ALTAY hakkında da savcılığın FETÖ’den dosya hazırladığı da söyleniyordu. Sizin hakim olduğunuz sosyal medyada bu sık sık söylenip kamuoyu buna hazırlanıyordu. Bu işin başrol oyuncularından biri de DAŞDEMİR’di. Zira o bu işleri bizzat kendi hesabından yapacak kadar akılıydı! Bak..!

Kimseden korkusu yoktu. Devletti mübarek! 16 Nisan referandumundan sonra hep birlikte vekillere de sürpriz hazırlıyordunuz ya…! İşte o günlerde Sezayi “…16 nisan sonrası sürpriz var havai fişek gibi dosya patlayacak!..” sözleriyle hazırlanan dosyaların sevincini saklayamıyordu! Bu tür dosyaların yetkisinin Ankara’ya alınması üzerine Uşak’ta pişirilen yemeğin ocaktaki ateşi sönmüş, bu teşebbüs akim kalmıştı. Değil mi Hüseyin? Ne günlerdi be? Terör estiriyordunuz her yerde! Vekilleri bile titretiyordunuz! Özlüyor musun o günleri Hüseyin?

Şimdi senin hafızanı bir daha tazeleyeyim. Son paylaşımın altındaki yorum kısmına bak. Bingo… Orada da sen de varsın Hüseyin.

Tutamamışsın yine kendini! Atlamışsın sosyal medyanın ortasına! Demişsin ki, “kefil olan da onun gibidir.” Yani kefil olan da FETÖ’cüdür!

Kim FETÖ’cüdür? Sait ÇELİK’e kefil olduğunu söylediğiniz siyasiler (milletvekilleri) de FETÖ’cüdür!

 Öyle değil mi? Sait ÇELİK hakkında hazırladığınız kumpas dosyasında FETÖ’den beraat ettiğine göre, bu durumda sen ve senin gibilerin FETÖ’cü olma ihtimali var mıdır Hüseyin? Zira sen de takdir etmelisin ki FETÖ’cü olmayanı FETÖ’cü diye suçlamak FETÖ’cülerin işi olsa gerektir! Reise kendi kadrosunu FETÖ silahı ile vurdurmak, kendi atadığı rektörü FETÖ’cü diye içeri tıkmak bence FETÖ’cülüğün ta kendisidir!

O günlerde rektöre ve vekillere değil, dolaylı dolaysız önünüze gelen herkese fetöcü isnadı yapan adamlardınız sizler. Bir takım iş adamlarının ve uygun görülen paralı kişilerin FETÖ’cü isnadıyla baskı altına alındığı, haklarında dosyalar hazırlatıldığı ve bunlardan menfaat sağlandığı iddialarına, yani nedenlere girmiyorum. Belgelerle ispat edemeyeceğim gerçekler tarihe kalsın!

Mahkemede Neden Kıvırdın

Şimdi hal böyleyken mahkemede neden kıvırdın Hüseyin ? Ben rektöre FETÖ’cü demedim şahit olduğum bir olayı anlattım. Fetö’cü mü diye sorduklarında buna dair bir bilgim yok dedim, falan filan gibi laflar ettin. Zaten senin vekillere de husumetin yoktu değil mi Hüseyin? Yazık sana…

Bak orada bir ayrıntı daha var. Sezayi DAŞDEMİR bir şeyler daha söylemiş o kısacık yorumunda! Dinle bak neler demiş!

Ben Hüseyin Ufuk UĞUR, saz arkadaşlarımız ve işine haram karıştıran kamu görevlileri bir araya geldik. Ali Galip BALTAOĞLU hakkında bir FETÖ dosyası hazırlayalım da Sait ÇELİK’in FETÖ’cü olduğu iddiasını inandırıcı kılalım kararını aldık. Topyekûn teşebbüse geçtik. Ahmet BOZKURT adlı imzasız kişiliksiz ve dahi şerefsiz bir adam yarattık. Ali Galip’i FETÖ’nün seks şantaj kasetçisi yapan bir senaryoyu o şerefsize yazdırdık. Yine Ahmet BOZKURT adlı haysiyetsiz, şerefsiz ve kimliği hiç belli değil şahsa söyledik! Havacılık okuluna kasıtlı olarak FETÖ’cü alındığı iddiamızı Ali Galip’e yükle dedik. FETÖ’cü kadrolaşmadan da Ali Galip sorumludur da dedirttik. Sonra o şerefsiz bu ihbarı postadan Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Terör savcısı da doğal olarak bu ihbarları Ali Galip dosyasına soktu! Haa unutmadan söyleyeyim. Kankam Gökhan ACAR’ı da ikna ettim. Valiliğe dilekçe verdirttim. Oradan rektörü ve Ali Galip’i fetöcü, tarihi eser kaçakçısı ve Alman ajanı diye ihbar ettirdim. Valilik konuyu Emniyet’e intikal ettirdi. Bu akıl ve zekâ mahsulü ihbarı da FETÖ dosyasına ilave ettirdik!

Ayrıca Ahmet BOZKURT’a attırdığımız iftiralar inandırıcı olsun diye bu iftiraları, adının FETÖ iltisaklarında geçtiğini işittiğim üst düzey bir parti yöneticisi müteahhitle akraba Enişte Muharrem BOZ’a sosyal medyadan bir yazı yayınlatarak tekrar ettirdik. Ki gerçek bir kişi de bunları söylemiş olsun! O yazıyı da enişte Muharremin ağzından aslında biz yazdık. Onun kültür seviyesinden olduğu hissini vermek için de gramerden ve dilbilgisi içeriğinden mahrum bir üslupla yazılmasını sağladık. Şüphe çekmemiz lazımdı..”

 Sezayi o üç satırlık yorumda bunları da yazdı? Gördün mü Hüseyin? Görmedin mi?  Dememiş mi?

Yok ya! Gerçekten dememiş mi?

 Ya çok özür dilerim. Haklısın öyle dememiş!

Not yazmış yavru..! Buna göre iddianamede fetönün seks şantaj kasetçisi, tarihi eser kaçakçısı, fetö kadrolaşma sorumlusu olarak adımın geçtiğini bizzat ben usak.tv de söylemişim meğer! Onu demiş kerata…

 Bu arada Kerata sözü yanlış anlaşılmasın sakın. Küçüklere sevgi ile söylenen bir sözü olarak kullanılmıştır. Savcılardan korkuyoruz ne de olsa! Gidip de bu sözün en kötü manasını esas almasınlar. Yanlış anlaşılmayalım.

Uydurdurma mı Psikoloji Bilgisi mi?

Şimdi düşünüyorum da Hüseyin nereden uydurdum ben bunları! Kafayı mı yedim? Senin böyle şerefsizliklerin içinde olmana ihtimal vermem zaten… Tertemiz bir insansın maşallah. Kusuruma bakma. Bana göre genç sayılırsın, yaşım icabı karıştırdığımı düşündüm bir an! Ama öyle değil.

Psikoloji bilgim beni yanıltmış. Bu ihtimal daha makul. Evet biraz psikoloji de okudum ben bir zamanlar…

 Katil öldürdüğü adamın cenazesine şüphe uyandırmamak için gider ya hani! Kimse benden şüphelenmesin diye! Tüm yakınları şüphelenmemeye ikna etmek için! Bana öyle geldi. Sezayi yediği haltları yazıyor sonra da kendi söylemişti ya diyor! Sanki benim söylemediğim ayrıntıları da biliyor gibi bir havası var!

Gerçi Sezayi öyle şeylerden korkmaz! Ortak eserlerinin başkaları tarafından sahiplenilmemesini de istemiş de olabilir! O böyle şeylerle övünür. Güç vehmeder içinde giz olan mafya icraatlarında! Mafya faaliyetlerini de devlet zanneder! FETO gibi bilinçaltına seslenen mesajlar verir.

Aşağıda şu arkadaşının haline bak yahu. Kendi kendine sus diyor. Veya birilerine konuşabilirim susun mesajı veriyor. Zeki çocuk…!

Biz Yaptık Demesine Gerek Yoktu.

Ne var ki ben anlıyorum. İlla biz buradayız bu işler bizim başımızın altından çıktı mesajı vermesine gerek yoktu, zaten biliyordum. Etrafımı iyi süzer ne olup bittiğini sezerim. DAŞDEMİR sözde hukuk adamlarının imzasız ihbar mektuplarıyla dosya oluşturarak katlettiği hukukun cenaze namazını, bu yorumuyla kılmıştı! Hepsi bu!

İyilik Karşısında Nankörlük Edenler!

Bak Hüseyin. Sana bir sır vereyim. Bu yanlış işlere karışan insanlar var ya. Kendilerine kötülük yapıldığı iddiasıyla senin etrafında toplanan insanlardan bahsediyorum. Adil ERKEN, Volkan TURAN, Sezayi DAŞDEMİR, Gökhan ACAR gibi insanlar, psikolojilerini anlamaktan aciz kaldığım insanlar. İşte bu insanlara geçmişte benim iyilikten başka bir düşüncem ve eylemim olmamıştır. Hiç birine kötülük etmedim. Ama bazılarının ahlakını ve konumunu anlıyorum. Örneğin DAŞDEMİR içinde bulunduğu ortamı çıkara dönüştürmüş görünüyor. Zor durumdaydı, 20 civarında icra dosyası vardı. Azerbaycanlı bir öğrencinin harç parasını üniversite hesabına yatırmak vaadiyle kendi hesabına yatırtıp çökmeye kalkacak kadar zorda kalmış bir ahlak düşkünüydü. 15 Temmuz öncesini ve sonrasını ekonomisini düzeltemeye yarayacak bir araç olarak görmüş olabilir.

Beni tutuklatıp içeri attırmak için FETÖ şüphelisi apartman komşusunu iftiraya ikna etmek için çalışan Volkan TURAN’a ve muhterem eşlerine de iyilikten başka bir şey yapmamışımdır. Bunu bilenler bilir. Zira ben hayatım boyunca bilgimi görgümü ve elimden gelenleri buna ihtiyacı olanlara karşılıksız vakfetmiş birisiyim. Bu nedenle bu kadar kötülüğü dahası nankörlüğü anlayamıyorum. Bu adamların kamuoyunda anlattıkları hikâyeler hep yalandır. Yeri ve zamanı geldiğinde hepsinin aslını belgeleriyle yazacak, tarihe geçireceğim.

Örneğin bu nankörlerden biri de Gökhan ACAR’dır. Ben bu arkadaşa ne yaptım bilmiyorum? Nasıl gidip senin rektöre yaptığın türden bir iftirayı rektöre ve bana yakıştırabildi? İnanamıyorum! Fetö’cülük, tarihi eser kaçakçılığı, Alman ajanlığı vb şeyleri nasıl söyleyebildi. Ben de insanım, etten ve kemiktenim. Baktım savcılar bizim hakkımızı savunmuyor uğradığımız hakaretleri savcılar da bize reva görüyor. Başladık nefsi müdafımız için yazmaya. Mahkemelerde bu sebeple yargılanıyorum. Gökhan ACAR hakkında da yazdım. O bile sanki haklıymış gibi beni şikayet etti. Sayın savcı ona iftira attığım ve hakaret ettiğim iddiasıyla dava açtı? Çok enteresandı gerçekten ama sorun bizzat savcıdaydı kanaatindeyim. Neyse bu davadaki hakaret ve iftira iddiasından beraat kararı çıktı. Adil yargılama yapan hakime müteşekkirim.

Biliyor musun Hüseyin Gökhan ACAR aslında bu milletin gariban çocuklarından biri. Polis çocuğu. Muhtemelen baba mesleğinin zorlukları ve mahrumiyetleri içinde büyümüş bir insan. Bir spor dalında çalışarak başarılı olmuş ve hayatta kendisine yol açmış bir arkadaş. Ona kefil olarak üniversiteye getiren arkadaşının isteği üzerine ona da yardımlarım olmuştur. Asabi bir insan. Zaman zaman engel olamadığı ve kaba kuvvete döktüğü öfke problemi var. Onu dahi kaybetmeye değil kazanmaya çalıştık. Özellikle rektör Sait hoca ona çok müsamaha gösterdi. Gökhan ACAR üniversiteye gelirken Gökhan aleyhine rektöre bir çok bilgi ulaştırıldı. Rektör bu arkadaşı buna rağmen üniversiteye aldı. Onu üniversiteye refere eden Mustafa AKIL adlı hocayı da kırmadı. Gökhan bu işlerin içine girdikten sonra onu üniversiteye getiren arkadaşına yaptığı çok ağır yanlışı ise ifade etmeyeceğim. Çünkü bu yazıyı onu kırmak ve incitmek amacıyla yazmıyorum. Belki ben ne yaptım diye düşünür!

Sonuçta Gökhan ACAR onu üniversiteye alan Rektöre böyle bir vefasızlığı nasıl yapabildi gerçekten anlayamıyorum. Sanıyorum yanındaki şeytanlar tarafından gerçekten rektörün FETÖ’cü olduğuna inandırıldı. Fakat öyle de olsa iftira etti! Gerçi FETÖ’cülere iftira etmek bazı sapkın kafalara göre caiz oluyordu galiba! O da ayrı bir ahlaki sorun. Neyse bu ahlakı anlamak kolay değil zaten! Hayatın bu cilvelerine anlam veremeyenler, “İnsanoğlu hilekârdır bilemezsin fendini /Kime iyilik ettiysen ondan kolla kendini” demişler, ama bu söz dahi bizi iyilikten alıkoymaz. Biz Kuran müntesipleri “İyilik ile kötülük bir olmaz. Sen en iyi bir biçimde karşılık ver. O zaman, aranızda düşmanlık bulunan kişi belki en iyi dostun oluverir” mesajının takipçileri olarak elimizden geldiğince iyilik yapmaya devam edeceğiz. Bu nasihatname dahi senin iyiliğin içindir Hüseyin. Şayet anlarsan!

Bu olaylardan sonraki bir tarihte Gökhan ACAR’ın hasta çocuğunun vefat ettiğini öğrendiğimde çok üzüldüm. Böyle bir şeyi işittiğimizde o ve ailesi için üzülmemek elimizde değil. Böyle şeylerde üzülmekten kendimizi alamayan insanlarız bizler. İnsanlara iftira atıp üstüne yatan insanların anlaması mümkün olmayan şeyler bunlar Hüseyin… Sizlere çok uzak duygular bunlar!

Siyasilerin Başsavcının Rektörün vb. telefonunu dinletmek istedin mi Hüseyin?

Bak Hüseyin bu davada benimle beraber Mustafa MANAV adlı bir genç de yargılanıyor. Davalarımız birleştirilmiş. Biliyorsun Manav, 2018 yılında şöyle bir paylaşım yaptı.

“Twitter'daki herkese iftira atan , savcılığın yapacağı tutuklamaları önceden yazan hr_ilbeyli ( Hasan Rıza İlbeyli ) hesabının ip adresi 66.249.66.22 , mac numarası 687.F74.123.455 ve bu bilgilere bağlı telefon numarası dün istifa eden belediye sekreteri ve birim müdürü Hüseyin Ufuk Uğur'a ait”.

Bu paylaşımı üzerine ben de MANAV’ı aradım. Zira bu paylaşım benim şifre sahiplerinin çeşitliliği bağlamında şüphemi doğrulayan bir paylaşımdı. Bunu nasıl tespit ettiğini ve emin olup olmadığını sordum. Tekniğini anlattı. “Hocam bu ş….z hesap benimle ilgili iftiralarda bulunuyordu, epey zamandır peşindeydim, IP ve Mac numalarını tespit ettim eminim” dedi. Yine hatırladığım kadarıyla karşı tarafa tuzak bir program göndermiş, karşı taraf programı tıklayınca bağlantı numaralarını tespit etmişti. Dosyasıyla bu bilgiyi ben de kullandım.

Gerçi şimdi sen bu gerçeği inkar ediyorsun? Benim numarama bağlı değil diyorsun. Soruyorum bu numaraları kafasından mı uydurdu bu arkadaş? Herkes öyle kolaylıkla iftira atamaz ki karşısındakine! Düşündüm. Anlamaya çalıştım. Hüseyin Ufuk UĞUR gibi önemli bir şahsiyetin ekmeğinin peşindeki evladımız yaşında ve konumunda genç bir siberci ile ne işi olabilir? Ne alıp veremediği olabilir? MANAV’ın dengi değilsin ki! Anlamsız geldi. Bu nedenle mahkeme dosyası üzerine yoğunlaştım ve mahkemenin geçen celse tutanaklarını inceledim Bu tutanaklara göre savunmasının bir kısmında MANAV şunları söylemiş.

 “ …müşteki 2016 yılında Belediyenin bir biriminde görev yapıyordu, ben o dönemler yazılımcı olarak görev yapıyordum, müşteki Hüseyin Ufuk benimle görüşme talep etmişti, kendisi ile (Lal) kafede oturup görüşmüştük, ben yazılımcı olduğum için müşteki benden 2016 yılında 3 siyasetçi, dönemin başsavcısı ve milletvekillerinin telefonlarını dinlememi talep etti, bende korktum, talebini kabul etmedim, bunun üzerinden bir sene geçti ve benim işyerime sürekli zabıta gelerek belgelerimi sordular, bunun sebebi zannedersem benim müştekinin talebini kabul etmememden kaynaklanmaktadır, ayrıca daha sonra hr_ilbeyli isimli bir twitter hesabından benim aleyhime sürekli paylaşımlar yapılıyordu, bende yazılımcı olduğum için bu hesabın kimin adına ait olduğunu tespit etmek istedim, akabinde bu paylaşımları yapan hesabın kullanıcılarından birinin müşteki olduğunu tespit ettim, bunun üzerine iddianame belirtilen paylaşımı yaptım,…

Sen mi Yalan Söylüyorsun Manav mı?

MANAV resmen saçmalamış değil mi Hüseyin? Sen ki koskoca bir avukatsın. Belediyede üst düzey görevin var. Tanınmış bir adamsın. Herhangi bir partiden olmadığından olsa gerek ok çabuk incinen bir şerefin ve bu şerefe duyarlı kanun adamların var! Zira biliyorsun bize sövülse de galiz küfürler edilse de bizim şerefimiz kolay kolay incinmiyor! O kanun adamları siz alışkınsınızdır takmayın kafanıza diyor. Ama bugün anladım ki, onlar dahi senin naifliğinin ve kırılganlığının farkında.. ! Üzmüyorlar seni…

Üstelik sen Uşak’ı elinde oynatıyor, imar planları yapıyor koskoca şehri imar ediyordun. Etkin de yetkinde müthişti Dolaysıyla sana inanırız elbette. Senin gibi aslı ve nesli belli bir adam dururken gidip de, tanınmayan, herhangi bir titri olmayan siberci MANAV’a inanacak değiliz herhalde… Titr (ünvan) önemli malum!

Tam sana inanmıştım ki, mahkeme tutanağındaki cevabına/savunmana gözüm ilişti. Aynen şöyle söylemişsin. kendisi ile lal kafede görüştüğümüz doğrudur, kendisi benimle görüşme talebinde bulunmuştur, biz kendisi ile görüştük fakat görüşmenin içeriği kendisinin bahsettiği gibi siyasetçilerin telefonlarının dinlemeye yönelik değildir, bu husustaki aleyhe beyanlarını kabul etmiyorum,

 Dolmabahçe, pardon Lal Kafe görüşmesini doğrulamış ancak görüşme talebinin MANAV’dan geldiğini söylemişsin. Görüşme içeriğinde ahlaksız bir teklifte bulunmadığını söylemiş ve aleyhe beyanları reddetmişsin.

Her Çağrıldığın Kafeye Gidiyor musun Hüseyin?

Güzel…! Peki Müslüman, bu görüşme Mustafa MANAV’ın talebiyle gerçekleşti ise ve konuşulan konu MANAV’ın anlattığı yasadışı dinleme teklifin değilse, bu işin doğrusu ne? Beni çağırdı benimle şu konuyu konuştu desene! Yalan söylüyor desene! Niye demiyorsun. Mustafa MANAV seni hangi sebeple çağırdı ve konuştu açıkça söylesene. Ayrıca sen koskoca etkili ve yetkili bir kişi olarak seni her çağıranla Dolmabahçe de, özür dilerim, Lal Kafede buluşuyor muydun? Lal kafe senin çalışma ofisin mi?

Adliyede duruşma saatini beklerken MANAV bana ve rektöre bu olayı anlattı. Hüseyin Ufuk o konuşmada benden Rektörü de dinlememi istemişti, dedi. Şimdi biz ne düşünelim Hüseyin? Bizim gibi gariban ölümlüler, hayata senin çıktığın irtifadan bakamayanlar açısından şu son derece net. MANAV’ın mahkemedeki ifşaatları kan dondurucu ve senin buna mukabil yaptığın savunma ikna edici değil. Şayet böyle şeyleri meşru görüyorsan, sana daha ne demeli bilmiyorum. Sadece şu kadarını söyleyeyim onca ihtişamlı geçmişin var ama sözlerinin güvenirliği bir Mustafa MANAV etmez. Çok yükseğe çıkmışsın Hüseyin düşünce kolunu bacağını kırma bakalım… Dikkat et

Sonuç olarak tam sana inanacaktık Hüseyin, bunları düşününce vazgeçtik! Zira sende yalan bir değil iki değil saymak mümkün değil.

 FETÖ’YE isnat edilmek…

İddianamenin bir bölümünde de “terör örgütü mensupları ile bağlantılı” olduğunu söylediğim iddiası da var. Sayın savcı bunu nereden çıkarmıştır bilmiyorum. Ama bunu yapan iftira eden hakkımızda FETÖ’cü algısı oluşturmaya çalışan sizlersiniz Hüseyin. FETÖ’cü olmayanlara FETÖ isnadında bulunmanız FETÖ şüphelisi olmanız için yeterlidir kanaatindeyim.

 Doğrusu senin görüşünü bilmiyorum. Hangi gruba mensup olduğunu da bilmiyorum. Ancak Ak Parti dahil her partiyi ve grubu kullanma potsansiyelin olduğunu çok iyi biliyorum. Nurullah CAHAN döneminde imar işlerinde sınırsız yetkili belediye başkanı yardımcısı ve danışmanı sıfatlarıyla görev yaptığın biliniyor. Dahası yolsuzluk iddialarının yoğunlaştığı belediye şirketi UTAŞ’ın o dönemde başında olan Ali Rıza ÇÜMEN ile akraba olduğunu duymuştum.

 Üstelik Rektöre ve bana opresyon yapıldığı dönemlerde ÇÜMEN’in KOM’la çok içli dışlı olduğu emniyetin bu birimine çokça girip çıktığını da duydum. Bayağı nüfuzlu akrabaların var yani. Akrabanın başkanı olduğu dönemde UTAŞ’ta sabıkalılarla oluşturulan bir çete kurduğu, bu çete elmanlarıyla gazetcilerin dağa kaldırıldığı, göz dağı verildiği, bunu yapanlardan bir kısmının mahkum olduğu Uşakta çok konuşulan ve bilinen şeyler.

Gerçi senin gibi bir adamın, belediyenin ve akrabının bu işlerle hiçbir ilşkisi olmadığı halkın değil ama yasalardan sorumlu kamu görevlillerinin zaten malumu Hüseyin! Onun için bugüne kadar işlem görmemişsin. Ayrıca bütün bunlardan bize ne? İlin valisi emniyet müdürü yargı kurumları düşünsün. Şu kadarını biliyorum: Hiç kimse Muz cumhuriyetine çevrilmiş, suçluların himaye edidiği bir ilin valisi ve emniyet müdürü olmak istemez. Doğrusu biz de onlara haksızlık etmek istemeyiz. Binlerce yıllık devlet geleneği olan bir kültür ve medeniyet yanlış yapanı yutar zaten. Eninde veya sonunda!

 Bizim devlet tasavvurumuzda yanlış adamlar TEM gibi KOM gibi birimlere ancak ifade vermeye girer. Böyle adamlar elini kolunu sallaya sallaya dolaşamaz. Şayet buralarda doğru adamlar soruşturma konusu yapılmaya başlamışsa birileri devletin akşam ezanını okumaya başlamış demektir ki, o akşamın bir sabahı muhakkak vardır. O sabahın ezanından önce önce imsak vakitlerinde bir sela okunur. Bu sela, halka zulmedenlerin ve devleti küçük düşürenlerin selasıdır. Bunu sakın unutma Hüseyin.

 İlgi çekici insansın. yine Uşakta Ak Parti Teşkilatına ve vekillerine düşman olduğun her yerde söylenir. Buna rağmen Ak partili bir belediyede en yetkili kişi olma başarısını göstermiş bir şahsisyetsin. Ayrıca belediye içindeki birçok masumu işten atttıran kişi olduğunu, kadın çalışanlara mobbing yapıp otobüs terminalinin bulunduğu bölgede ( izmir yolunda) kadınları cadde üzerinde görevlendirdiğini biliyorum. Mazlum der başkanlığı yapacak kadar mazlumların yanında, mazlumları iftira ile işten atıp kadınlara mobbing yapacak kadar zalimliklerin içinde olan ilginç bir kişiliksin! Senin siyasi görüşünü mezhebini meşrebini grubunu bilen bir adama daha rastlamadım.

Şimdi cevap ver. Ben senin gibi bir adamın yukarıda izah ettiğim yaptıklarıyla FETÖ’ye hizmet ettiğini söylesem suç mu olur? Düşünüyorum da neden suç olsun. FETÖ’cü olmayanlara FETÖ isnadın da bulunmak FETÖ’den başka kime yarar ki bu ülkede. Bana ve Rektöre fetöcü dediysen ki dedin, sen fetöcünün kralısın Hüseyin. Belediyed FETÖ ile alakası olmayanların işten atılmasında parmağın varsa da FETÖ’cünün ta kendisisin!

Ayrıca bilinmezlerin fazla değil mi Hüseyin? Kimsin sen? Mamafih geçmişte de FETÖ ile bağlantını bilenler de var:

FETÖ’cü Polis Müdürü Yılmaz BAYTUN’un Avukatlığı’nı Yaptın mı Hüseyin?

Örneğin, yıl 2010. Uşakta yakın tanıdığım bir arkadaş kardeşlerinin işlettiği çay bahçesinde Ülkü Ocakları adına “Fethullah GÜLEN ölüleri kaldıracağına önce gelsin kendisi oy kullansın hukuki engeli yok” diye bir açıklama yapıyor. Bu konu Medya Türk’te haber oluyor. Medya Türk bu arkadaşa Hanefi avcının dedikleri doğru mudur emniyette cemaatçi yapılanma var mıdır, diye soru soruyor. Arkadaşta bu soruları açık yüreklilikle cevaplıyor. İnsanlar o dönemde demokratik hakkını kullanıyor! Ancak bu haber bir saat kadar yayında durabiliyor. Sonra o günün Uşak Asayiş Şube Müdürü Yılmaz BAYTUN emniyet müdürlüğü adına dava açıyor. Bu aşamadan sonra FETÖ’cü olduğu Uşakta çok iyi bilinen ve halen cezaevinde FETÖ hükümlüsü olarak yatan bu polis müdürünün avukatı olarak sen devreye giriyorsun. Beyanatı veren arkadaşı bürona çağırıyor. Hakkında 100 bin lira tazminat davası açacağını, bu davayı kaybedeceğini söylüyor ve sen benim arkadaşımsın haber vereyim, diyorsun.

Öncelikle şunu soralım Hüseyin! FETÖ’cülüğü dillere destan bu polis müdürünün avukatlığını yaptın mı? Yaptın ve bu işlere karıştı isen, bu olay senin FETÖ ile yakın ilişkilerini gösterir mi? Yoksa rutin avukatlık faaliyeti midir? Bunu FETÖ ile iltisağını gösteren bir delil olarak ifadeye koysak suç işlemiş olur muyuz?

Çok daha önemli soru şu. Demokratik hakkını kullanarak beyanda bulunmaktan başka bir eylemi olmayan yasalara göre suç işlememiş olan bu arkadaş aleyhine açacağını söylediğin davayı, arkadaşın kaybedeceğini nereden biliyordun? Böyle hukuka aykırılığı açık bir davayı kazanacağını o günkü yargı düzeninde yargıya hakim olan FETÖ ile ilişkilerine güvenerek mi söyledin? Bu tür soruları haksız ve mantıksız bulur musun? Şayet bu süreçlerden böyle sorular çıkmaz diyorsan, ek sorular sorarız. Hangi Hukuk Fakültesi’ni bitirdin? Lisede mantık ve felsefe dersleri aldın mı? Analitik düşüncenin esasları nelerdir?, gibilerden…

Biz de soru çok Hüseyin. Yazdıklarım açık istihbarattır ve devlet günü geldiğinde çıkarmak üzere kaydeder.

Belediyede Zulmettiğin Bir Memurunun İki Yorumu!

Bak Hüseyin bu memlekette yaptıkların unutulmadı ve unutulmayacak. Yazı uzadı ama bu da kayıtlara geçsin istedim. www.usak.tv 5 Ağustos 2019 tarihinde “H.U.U’a Sesleniyoruz kardeşini de Müdür Yap” başlığıyla diye bir haber yapmış ve bunu face adresinde yayınlamış. Ayrıca Fotoğraflarını vermiyorum. Aşağıdaki iki yorumu aynen oradan aldım.

Birinci Yorum ve İddia:

“Hüseyin Ufuk Uğur şu konuya açıklık getirsin . Konuya girmeden şunu söyleyeyim bana dava da açabilir . Yerel bir Şehir plancısı tarafından Uşak'a getirilen Utem planlamaya hangi planlama işleri yaptırdınız? 26.02.2016 tarihli ve 2016/16522 ihale kayıt nolu ihaleyi bu Utem planlamaya vermeye çalıştınız fakat ihaleye iştirak çok olduğundan riske girmemek için tüm dosyaları red ettiniz .

Ve akabinde,

 04.2016 tarih ve 2016/88129 ihale kayıt nolu , 261.550,80 lira yaklaşık maliyet bedelli aynı ihaleyi çıkarak 201.700,00 lira el ile Utem planlamaya verdiniz . Malum o dönemlerde hizmet alım ihaleleri sınır değer hesaplama kat sayısı 1,30 idi . diyenin bu tarihten önceki bir çok ihaleleri yaklaşık maliyeti 1,30 a bölündüğünde çıkan rakamın az üstünde olan firmaya - verilirdi . Ve belediyenin bazı hizmet alımı ihaleleri de bu şekilde sonuçlandırıldığı gibi Hüseyin Ufuk Uğur'un açtırmış olduğu bu plan ihalesi de 261.550,80 lira olan yaklaşık maliyeti 1,30'a bölündüğünde 201.192,92 lira olan sınır değerinin az üzerinde olan 201.700,00 lira olan sözleşme bedeli tesadüf müdür ?”

İkinci Yorum ve İddia:

“Hüseyin Ufuk Uğur , madem bana cevaben yorum yazdın neden yorumunu okumama engel koydun? Güya okumayıp cevap vermeyince haklı mı olacaktın ? Ama sevenlerim yorumunun ekran fotoğrafını gönderdi sağolsun ve sana cevap vereyim .


H.U.U , 10 yıldır sürgünüm şükür ve hiç şikayetçi değilim . Haksızın karşısına geçip haksız olduğunu söylemek ne güzel. H.U.U. , 2009-2014 arası benden bilgi isterken ve de kısmen bilgileri alırken iyi idi dimi ? Yada seninle farklı kulvarlarda da olsa Ali Erdoğan dönemiyle uğraşırken iyi idi di mi ?

Ve senin Ali Erdoğan'a 15 temmuz kalkışması sonrası şikayetçi olurken ilk duruşmaya gitmemen ne idi onu da anlatsana, peki ya ikinci duruşmada müdahil değilim demek neyin nesi idi ? Güya Feto ile uğraştın dimi ? Neyse .. Senin Cahan döneminde belediyeye gelmeden önce benden ücrete mukabil danışmanlık istemen ve benden red cevabı alman zoruna mi gitti ?

Ve Cahan döneminde yapılanları bilmem zorunuza gitti ayakbağı olduğumu düşündünüz ve 15 temmuz kalkışmasından sonra 49 günlük açığa alınmamı sen söyledin dimi ?

 Hatta listeyi sen hazırladın . Merak etme Erol hocanın itirazını filan biliyorum . Hatta İsmail Ünal'ın sessizliğini de biliyorum . Diyeceğim şu H.U.U ben iftiracı değilim asıl siz iftiranın tillahını bilirsiniz . Hani Diyarbakır Yenişehir Belediyesine sürgün edecektiniz için kıpır kıpırdı ya , hani o Sivaslı Belediyesine 6 aylık geçici görevle sürgün edecektin ya, hani ben red yazısı yazınca bir gün sonra beni Yavu köyü arıtma tesisine sürgün yazısı yazdırıp Cahana imzalattın ve bana " haberim yok hiç birşeyden " mesajı attın ya , Allah büyük sen de Belediyeden sürülüp gittin , bak bugün de kardeşin gitti . H.U.U. , en azından cahan dönemindeki kirli işlerden sorumlu değilim . En azından ne bu dünyamı ne de Ahiretimi bitirdim . En azından karınca misali yönüm belli oldu . İnan sana rahat yok , bana bayram senin cezaevine gittiğin gündür.”

Bu yorumların ayrıca yorumlanmasına gerek yok herhalde. Senin çalışanın bu kişi. Adam mahkemeye git demiş. FETÖ’cü iftirasıyla belediyeden işten el çektirdiğiniz zulmettiğiniz kişilerin listeleri senin hazırladığını söylemiş. Haramlarınıza ortak olmadım demiş. Sonunda da Bana bayram senin cezaevine gittiğin gündür, demiş. Ne kadar acı!

 Ben senin için beddua etmem Hüseyin. Kimse için beddua etmem. Allah var. Görüyor ve biliyor, O en iyisini yapacaktır zaten. Ama bu tür suçlamalara muhatap seninle, işinin gereği dışında, oturup kalkan, dostluk yapan, senin verdiğin bilgiye itibar eden kamu görevlisi, hakim savcı polis müdürü vb varsa onların işlerine haram karıştırdığına inanırım. Onları asla affetmem.

Vekaletimi Üstlenen Ak Parti İl Başkanı’na Ne Dedin?

Bana husumeti olmayan Hüseyin! Son kez hafızanı tazeliyeyim. Ak Parti İl Başkanı Av. Fahrettin TUĞRUL benim nerdeyse lise/fakülte yıllarından beri tanıdığım bir kardeşimdir. O da beni çok iyi tanır. FETÖ’ye hiçbir dönemde sempati dahi duymayan bir kişi olarak bilirim onu. O da beni FETÖ karşıtı fikirlerimle 20 küsur yıldır bilir ve tanır.

Ben sayenizde FETÖ’ye bilerek isteyerek yardım iddiasıyla tutuklandım ya hani! Sen de İl Başkanı Fahrettin TUĞRUL’a Ali Galip BALTAOĞLU’nun vekaletini nasıl alırsın diye hesap sormaya kalktın da ters bir cevap aldın ya hani! Neden öyle yaptın Hüseyin? Sana neydi? Hani beni tanımıyordun?

Mahkemede husumetini ispat bağlamında bunu da söylemedim. Ama bunlar biliniyor, bilesin diye söylüyorum. Ayrıca mahkemede ben partili değilim, hiçbir partiden değilim, hayatım boyunca partili olmadım gibi söylemlerde bulunurken, bir partinin il başkanı olan şahsa hangi hukukla vekaletimi almasından dolayı yakınıyorsun? İlginç! Davasına ortak olmadığın siyasal hareketin belediyesini bitirmişsin. Sana bu imtiyazı sağlayanlar düşünsün ne yapalım…

Destursuz Bağa Girme Hüseyin

Bundan böyle ayağını denk al Hüseyin. Öyle önüne gelen bağa destursuz girme, olur mu? Orhan Şaik GÖKYAY’ın edebi eleştirisi Destursuz Bağa Girenler adlı eserini bilir misin? Bilgisinde haddi aşanlara haddini bildirir. Onların cehaletini ortaya koyar. Edebi alanda çalışacak genç bilim adamlarına rehber niteliğinde eleştiri yazıları içerir. İster bilim adamı ister, avukat, hakim, savcı, doktor ne olursan ol fark etmez. Haddi aşma! Bir Köroğlu çıkar ve haddini bildirir adama. Ayrıca “Bil ki Allah, haddi aşanları sevmez.” (Maide 87, Araf 55))

 Ben edebiyatçı saymam kendimi. Ama bir bakıma değerler eğitimcisi sayılırım. Değerler eğitiminin içinde edebi eserlerin kullanılmasının gerekliliğine inanırım. Bu yazımı senin ve benzerlerinin değerler eğitimine ve bir katkı say lütfen. Had konusundaki anlamsız cesaretinin boşluğunu ve kofluğunu sana gösterecek bir vesile say bu yazıyı! Bu çerçevede değerler eğitiminin bir parçası olabilecek bir şiirle sonlandıralım yazıyı. Anlar mısın bilmem ama anlamaya çalış. Bilmiyorsan bilenlere sor yorumlat şiiri. Deklanşör üzerinize düştü bir kez! Şiir, gizli gizli boğaya gelenlerin tarihsel süreçte aşikâre doğuracağını anlatıyor.

Yapma kardeşim artık yalan söyleme, iftira etme yorma bizi olur mu?

Bahçenin sahibini hatırlamanı dilerim.

  AZGAN ÇİÇEĞİ



eşref saati işlerken tarihin işlek yatağında

deha oldu eli kanlı katiller karanlık odalarda

güzel söz namına uygun, rabbani ve sakin

kem söz inadına kıvrak, şuh hadsiz ve işveli



alaturka zamanların alışkanlıkları firavunlar,

stockholm malı sendromlar gibi alafranga huylar

yedirmem sevdalarımı kurulmuş ağınıza

yalanlarla ördüğünüz boz bulanık çağınıza,



doğrudur meftunum ülkeme, üstelik hem de

afilisinden,

işaret parmağım tetik üzere yorgun ama talimli

dikkatlisinden

nişan alacağım gez göz ve arpacık, hizada tarih,

kırılacak kuşatma yıkılacak surlar,

soyunacak azgan çiçeği sıradan dehalar çırılçıplak!

deklanşör düşecek üzerlerine, aşılacak engerekli yollar

kirli sarı defterler konuşacak, üflenecek tozlu kitaplara

cemaziyülevvel saçılacak meydanlara, şavkı düşecek

hakikat güneşinin istikbale

okyanusları mürekkep edip tüketmeyen kalemin,

kayıtları hortlayacak siyah ve beyaz sahifelerde

adaletin zifafı vuracak gölgelerin aslına

hiçbir hakikat kalmayacak alemde nihan

bahçenin sahibi kimmiş, bilecek cihan



A.G.Baltaoğlu

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.