Bir Haziran ayında Moskova’ya gitmiştik. Oradan da bizi beyaz geceleri görelim diye en uzun gündüzün yaşandığı Baltık Denizi kenarında 42 parça ada üzerinde, ilk adı St.Petersburg, komünizm zamanında Leningrad’a çevrilen, komünizmin yıkılıp tarih olmasıyla tekrar eski adına geri dönen, adeta su kanallarının üzerinde Venedik’in bir başka şekli…Görmediğimiz kadar geniş caddeleri, meydanları, her biri ayrı bir zarif mimari yapıya sahip tarihi dokusuyla dünyanın en güzel rüya şehirlerinden biri…
St.Petersburg’da 21-22 Haziran’da beyaz gecelerin zirvesi yaşanıyor. Beyaz geceleri görmek için gezginler ve turistler o günlerde buraya akın ediyor.
Almanya’nın kuzeyinde İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, İngiltere, İskoç ve Sibirya’dan önceki kuzey sovyet ülkelerinde yaz aylarında gündüzler çok uzun. 20-24 saat gibi…
St.Petersburg’da güneş sadece 1 saat gibi batıyor. Yani gündüz 23 saat… Güneş batınca karanlık olmuyor. Akşam ezanı vakti gibi oluyor. Gazete, kitap rahatça okunuyor bu 1 saat boyunca. Güneşin batışıyla, doğuşu arasındaki 1 saatlik zaman diliminde gökyüzü beyaz ve berrak. Beyaz geceler deyimi de oradan geliyor. Ayna programında izlemiştim, siz de izlemişsinizdir; İskoçya’da bu aylarda 24 saat gündüzün olduğu oluyor. Güneş batıyor, hemen doğuyor…
Biz beyaz geceleri görmeye gitmiştik. Gitmişken bizi oralarda karşılayan misafirperver ülkemizin insanları bizleri oradaki Türk Okulları ve Kur’an-ı Kerim okutulan yurtlara da götürdüler. O yıllarda çok zor şartlar altındaki eğitim ve öğretimi gösterdiler, sınıfları gezdirdiler. Bana da öğrencilere konuşma yaptırdılar. Her ırktan, her ülkeden öğrenci vardı; Çeçen, Kazak, Tatar, Rus, Azeri, Moğol vb…
O günler mübarek Mevlid Kandili’ne rastlamıştı. Kandil için pek çok öğrenci ve öğretici oruç tutuyordu. Hayretler içinde kalmıştık. Yaklaşık 23 saat oruçlu oluyorlardı. Gurbette, Rusya’da bir hristiyan ülkede…Sorduk o fedakar insanlara; “zor oluyor mu?” diye.. “Niyetinizi sağlam yapın”… “Çok kolay” diye cevap verdiler.
Bundan 30 yıl önce yine yaz mevsimlerine gelen Ramazan-ı Şerif ayı 22-32 yaşlarıma rastlamıştı. Tarlada tuzlu nohut yolup, toplayıp, patos yaptık, biçer-döver peşinde arpa buğday taşıdık, tütün diktik, kırdık, dizdik, Ulubey deresinde domates, biber, patlıcan yetiştirdik vs… Dudaklarımız patlar, susuzluktan ağzımızın içinde dilimiz dönmezdi.
Türkiye’de de yaz aylarında 14-18 saat arası oruç tutuluyor. Bu yıl ortalama 15 saat oruçlu olacağız. Ülkemizin koşulları geçmiş 30 yıllara göre çok daha iyi. 15 saat oruç tutulur mu diye kafalarımızda hiçbir soru işareti olmamalı.
St.petersburg’daki çocukların söylediği gibi; “NİYETİMİZ TAM OLSUN”…
Sağlık içinde nice oruçlara…
Selam ve dua ile…
Hadis-i Şerif:
“Ramazan ayında özür ve ruhsat sahibi olmadan 1 gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl oruç tutsa Ramazan ayındaki o 1 günkü sevaba kavuşamaz” (Buhari savm 27)
Tut beni ey oruç; tut ki kaynayan ateş denizlerine düşüp de yanmayayım Solmasın baharı müjdeleyen güllerim hazan bahçelerinde
Ebedi uykuma dalayım mahyaların şefkatli aydınlığında
Zihnimdeki keşmekeşler, vahyin duruluğunda çözülsün
Mızrap vursun, gönül sazımın tellerinde aşka gelsin kelimeler
İmânım tazelensin isyan çamurlarının uzağında…
Tut beni ey oruç; fitnecinin diline, zalimin eline düşerken tut…
Hilalin gölgesinde emzir ruhumu, düşlerin döşeğinde uyut…
M. Nihat MALKOÇ