Uşak TV

SÖYLEMEDİĞİM SÖZLERİ SÖYLETEN BAŞSAVCI GÜMÜŞ: NEREDEN ÖĞRENDİN SEN BU İŞLERİ?

Hit haberler

Mustafa GÜMÜŞ’ü anlatmak ve anlatmak ne mümkün değerli okurlar! Aklın almayacağı hile ve desiselere başvurarak, kumpas kurmanın bütün versiyonlarını ve inceliklerini, iddianamesinde adeta bir nakış gibi işleyen bir yargı adamı tahayyül edebiliyor musunuz? Bakınız, başsavcı GÜMÜŞ İddianamenin değerlendirme ve sonuç kısmının devamındaki paragrafta, güya benim söylediğimi ifade ettiği, şu cümleleri dikkatinize aynen sunuyorum:

Demişim ki: “07 Şubat 2012 ve 17-25 Aralık 2013 darbe girişimleri karşısında yerimiz ve yönümüz nettir (17-25 Aralık’a darbe girişimi diyorum ama güya 7 Şubat’a da darbe girişimi diyormuşum!), 2012 yılından sonra içimize sokulan Truva atları olduğu anlaşılan ve Türkiye'nin düşmanları ile işbirliği yaparak büyük ve güçlü Türkiye'nin önünü kesmeye yönelik taşeronluğa soyunmuş ihanet çetesine karşı da tavrım açık ve nettir"

Benim Açıklamalarımda ve İfadelerimde Böyle Bir Cümle Yok!

Şimdi soruyorum. Bu cümleleri nereden alarak buraya yapıştırdın ey başsavcı GÜMÜŞ?

Bir tahrifat ustasısın ve şeytanın bile aklına gelemeyecek desiselerin mucidisin. Önce savunma ve beyanatlarımdan parçalar yazıyorsun. Sonra bu ifadelerimin içine uydurma ifadeyi ustalıkla yerleştiriyor ve böylece sözlerimde güya çelişki meydana getiriyorsun? Ne savcıymışsın…

Olmayan suçları uyduran, demediğim sözleri söyleten bir başsavcı olarak hep hatırlanacaksın!

Şeytani Bir Delil Oluşturma Operasyonu!

Şöyle bir metot uyguluyor başsavcı: Örneğin "30 yılı aşkın akademik hayatım boyunca bu örgüte hiç mensubiyetim ve sıcak bakmışlığım olmadı,dediğimi (ki doğrudur),

1992 yılında 1. Körfez Savaşı sırasında Irak’tan İsrail'e 2-3 tane füze fırlatılmıştı, Fetullah Gülen, televizyonlara çıkarak İsrail'de çocuklar ölüyor diye herkesi şaşırtan bir beyanda bulunmuştu, Bağdat'ta bir milyon civarında insan ölmüşken, İsrail ülkesine atılan 1-2 tesirsiz füzeye karşı bu şahsın tepki göstermesinin çok manidar olduğu, bu durumun bu şahsiyetin iç durumunu veya hayata bakışını açığa çıkaran en büyük delil ve veridir" dediğimi, (ki doğrudur)

İfade ediyor ve aslında kendimi gizlemek amacıyla bunları söylediğimi iddia ediyor.

Neden böyle söylüyor? Çünkü FETÖ aleyhine bir çok sözlerim, faaliyetlerim ve davranışlarım var ve bunları etkisiz kılmanın başka bir yolu da yok!

 15 Temmuz öncesi, kritik 15 Temmuz gecesi ve 15 Temmuz sonrası Feto’yu eleştiren çok sayıda konuşmalarım ve paylaşımlarım ortada duruyor. Ayrıca, 15 Temmuz’u anlatmak ve unutturmamak adına üniversitede yaptığımız pek çok faaliyet ile birlikte spor kompleksimize “ÖMER HALİSDEMİR SPOR MERKEZİ” ismini, sinema salonumuza “ŞEHİD EROL OLÇOK SİNEMA SALONU” ismini vermemiz gibi çok sayıda FETÖ karşıtı eylemlerim ve söylemlerim de herkesin malumu! Başsavcı bütün bu delilleri etkisiz kılmak ve bu delilleri kendince geçersiz hale getirmek istiyor.

Bu nedenle Başsavcı, takiyye (inancını saklama, gizli tutma) yaptığımı iddia ederek böylece FETÖ karşıtı iş ve eylemlerimi karartacağını düşünüyor! Nitekim iddianamesindeki değerlendirmenin sonunu bu yaklaşımla bağlıyor. Bu yaklaşımını delil haline getirmek için ise ince bir işçilik çekiyor!

Tam Bir FETÖ Taktiği Tahrifat

1992 yılından beri bu örgütün kime hizmet ettiği hususunda bilgim ve çıkarımlarım olduğunu ve bu harekete 30 yıldır hiçbir sempati beslemediğimi söylüyorum. FETÖ’yü kullanan güçlerin ilk denemesini MİT krizi sırasında 7 Şubat 2012’de yaptığını söylüyorum. Başsavcı araya “…2012 yılından sonra içimize sokulan truva atları olduğu anlaşılan” uydurma cümlesini sıkıştırarak ve “bu hareketin Truva atı olduğunu 2012 yılında anladığımı” söyleterek ifadelerimde tutarsızlık meydana getiriyor!

Ey Mustafa GÜMÜŞ ben olsam, “30 yıldır bu örgüte sıcak bakmışlığım yoktur” ve bu yapının “1992 de hizmet ettiği mihrakı tam olarak tespit ettim” dedikten sonra, “…2012 yılından sonra içimize sokulan Truva atları olduğu anlaşılan” diyen bir adama şüpheyle bakarım. Öyle değil mi?

 Ancak köşeye sıkışmış bir FETÖ’cünün yapacağı savunma dedirtmek için böyle ilaveler yapıyorsun öyle mi? Nitekim mahkeme de bu minval üzere sözde değerlendirme yaptı!

Sen bu numaraları nerede öğrendin ey Mustafa GÜMÜŞ? Bütün bunlar FETÖ’nün karargahı İstanbul Altunizade yurdu ve çevresinde yetiştirildiğin tezini güçlendiren verilerdir. Seni korumaya alan güçler, gerçekten FETÖ ile mücadele ediyorlarsa, senin büyük bir ihtimalle bir FETÖ mahsulü olduğunu, FETÖ taktik ve stratejileriyle FETÖ muhaliflerini yaktığını, yok ettiğini muhakkak bilmemeliler!

Başsavcı Somut Delilleri Kararttı

 

 GÜMÜŞ’ün somut delilleri görmezden gelme eylemleri de yukarıda izah ettiğimiz aleyhime delil üretme hilesi kadar kirli eylemlerdir.

Görmezden gelme fiilinde diyebilir ki, görmedim, göremedim, ben de insanım! Savunması daha kolaydır. Ama başsavcı bu savunmayı yapamayacak kadar çok kanıt bıraktı arkasında! Bana takiyye iddiasında bulunurken, hiçbir şekilde takiyye yapmadığımın açık kanıtlarını bilinçli olarak gizledi! Şöyle ki;

Benim rektörlük makamını temsilen gerçek hesabımın dışında müstear isimlerle twit hesaplarım da vardı. Bu hesapları 17/25 Aralık’tan sonra FETÖ’nün önde gelen isimlerinin sosyal paylaşımlarına cevap vermek ve onların propaganda faaliyetlerini etkisiz kılmak amacıyla açmıştım. Buralardan bir çok paylaşım yaptım. FETÖ’cüler tarafından hesaplarım defalarca çökertildi. Her seferinde yeniden hesap açtım. Hesaplarımdan geriye kalan ZEYİT (Zeyt4) hesabıydı.

17-25 Aralık sürecinden hemen sonraki dönemde yani 2014 yılındaki müstear isimle yapılan çok sayıda paylaşımlarımı ve FETÖ eleştirilerimi diğer delillerimizle birlikte savcılığa sunduk. Başsavcı bunu bilerek görmedi. Görmek istemedi. Takiyye yaptığımı iddia ederken şu sorunun cevabını da vermedi.

Takiyye olarak nitelediği gerçek hesaplarımdaki bir çok Feto eleştirilerimin, benzer şekilde müstear isimli hesabımda da olması ne anlama gelir? Tesadüf müdür?

 Takiyye yapan bir FETÖ’cü, kimliğinin bilinmediği hesapta da takiyye yapar mı?

Böyle bir saçmalık olur mu?  Hem de 2014 yılı ortalarında!

Yukarıdaki konu ile ilgili olarak, beyanat ve ifadelerimde geçen farklı zamanlardaki gerçek ve müstear adla yapılmış iki paylaşımı karşılaştırmanız dileğiyle sunuyorum:

15 Haziran 2014 tarihinde müstear Zeyit ismiyle: FETÖ’cü Kütahya milletvekili İdris BAL’a cevaben: “İsrail’de 60 yıldır adım başı kontrol noktası ABD Irakta 1 milyon insan öldürdü. Gülen İsrail Çocuklarının korkutulduğuna içerledi.”

18 Temmuz 2016 tarihinde Rektör Sait ÇELİK ismiyle:  “Körfez savaşında Irak naklen yayınla bombalanırken Saddam’ın 1-2 füzesi İsrail’e düştüğünde feveran eden haindir Fethullah”

paylaşımları tarafımdan yapılmıştır.

İşte başsavcı bu ve benzeri bir çok delilleri de görmezden gelip iddianamenin en son paragrafında

diyerek beni yalancı FETÖ’cü ilan etmiş ve kumpasına son noktayı koymuştur!

Oysa bir çok benzer örnekte olduğu gibi yukarıda da görüldüğü üzere gerçek ve müstear isimlerle Fethullah eleştirilerimi benzer şekilde paylaşmam, bu konuda oluşabilecek her türlü şüpheyi ortadan kaldıracak nitelikte somut delillerdi. Başsavcının asla görmedim, fark etmedim diyebileceği bir olgu değildir!

Benim FETÖ mücadelem gerçektir. Hakkımda böyle uydurma bir iddianame yazarak mahkumiyet çıkmasını sağlayan başsavcının FETÖ’ye hizmet ettiği ise bir başka gerçektir. Bunca açık ve somut gerçeğe rağmen, bir ağır ceza heyetinin asla suç olmayan, gerçekte sorumlusu bile olmadığım, eften püften gerekçeler öne sürerek 7 yıl 11 ay mahkumiyet verebilmesi de gerçek olmanın da ötesinde ayrı bir trajedidir.

Bu bir imdat çığlığıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın dolayısıyla milletimizin emanetine ihanet edenler vardır. Bunların bir kısmı kardeş bildiklerimizdir. Sayın Adalet Bakanı ve HSK üyelerinin bu çığlığı, yanan bir yürekten yükselen bu sayhayı duymalarını diliyorum. Bu çığlığın sahibi devletimizin beka savaşından galip çıkması için çalışan ve bunun için çalışılması gerektiğini her mahfilde açık yüreklilikle ifade eden bir şahsiyet olup, bir tokada (sarımsak tarlasını) satacak bir adam değildir. Devletimize ve milletimize küsmeden, dilsiz şeytan da olmadan, her daim hakkı haykırmak derdinde olan bu kardeşinize kulak vermenizi istirham ediyorum. Talebim kendi adıma değil, bu tür operasyonlara maruz kalmış dava adamları adınadır. Bu sistem benim gibi FETÖ karşıtı bir adamı hiçbir somut delil olmadan, uydurma delillerle FETÖ’den mahkum edebiliyorsa (ki FETÖ’cüler ettiğini buldu demişlerdir) ve doğruya tanıklık eden çok sayıda siyasi, sivil toplum kuruluşu, Uşak eşrafı/Uşak halkı ve Ankara bürokrasisi etkisiz kılınabiliyorsa, bunun sebepleri üzerinde durulmalı ve yanlışların üzerine derhal gidilmelidir. Aksi taktirde devletimiz zaafa düşecektir.

 

Başsavcının Hakikati Kumpastır!

Bu aşamadan sonra başsavcı açısından açık hakikat şudur. Takiyye yoluyla gizlenmek için yaptığımı iddia ettiği 15 Temmuz ve sonrası gerçek hesap eleştirileri, müstear isimle kim olduğu bilinmeyen bir hesaptan da 2 yıl 1 ay 3 gün önce tekrarlanmıştır. Başsavcı bu ve bunun gibi çok sayıda gerçeklere rağmen, 15 Temmuz öncesi, 15 Temmuz gecesi ve sonrası paylaşımlarıma ve FETÖ mücadeleme takiyye demiştir! Bunun tek bir açıklaması vardır. Başsavcı GÜMÜŞ bu gerçekleri örterek kumpasına kılıf uydurmuştur.

 Başsavcı da başsavcının suç ortakları da bilmeliler ki hayatımın hiçbir döneminde takiyye yapmadım, takiyye yapmaya ihtiyaç da duymadım. Takiyye yapmayı kendime ve kişiliğime hakaret sayarım. Bunu en büyük kanıtlarından biri de darbe gecesi bir çok bürokrat korkuyla kimin kazanacağı konusunun netleşmesini beklerken, tarafımı açıkça ortaya koymamdır.

Takiyye ha sayın başsavcı? Takiyyecileri o gece sus pus olup sabah kahraman kesilenlerde arayacaksın! Mesela senin, o meşum gecede, darbeye karşı olduğuna dair niçin hiçbir iz/emare yok!

Başsavcı Beni Yurtta Sulh Konseyi Üyesi de Yaptı!

Ey Mustafa GÜMÜŞ, yaptığınız operasyona dair Türkiye’deki önemli kişilerden ve Uşak kamuoyundan eleştiriler geldikçe şahsımı FETÖ’nün Uşak’taki başı ilan etmekten utanmadınız. Ekibindeki kolluk görevlileri marifetiyle “rektörü savunmayın, bu çocuk oyuncağı mı, devletin elinde gizli ve önemli bilgiler/belgeler olmadan bir rektör tutuklanır mı hiç” gibi gizemli ifadelerle kamuoyunu manipüle edip susturulmaya çalışıldı. Bu algı çalışması, dönemin ilgili emniyet şube müdürlüklerindeki kripto FETÖ’cülerin ve bu FETÖ’cülerle işbirliği yapan çıkar şebekesi pavyon müptelası ayyaşların ketenperesiydi maalesef! Uşak emniyet teşkilatında bu işleri yürütürken, işlerine haram karıştırmalarına dair şüpheler ve sözde FETÖ mücadelesi, eninde veya sonunda sayın İçişleri bakanımız Süleyman SOYLU’nun önüne gelecektir.

Neler yapmadınız ki başsavcı GÜMÜŞ? Neler yapılmadı ki; Kamuoyu sizi sıkıştırdıkça gizli olması gereken dosyamdaki uyduruk iddialarınızı şebeke üyelerine ileterek beni Yurtta Sulh Konseyi Üyesi dahi yaptınız. Senin ve ekibinin dışında hiçbir yerde olmaması gereken bu iftira, şebekenin sosyal medya paylaşımındaydı.

 Hani soruşturma dosyası gizliydi Mustafa GÜMÜŞ! Aşağıdaki 8.01.2017 tarihli Beştepe trol hesabında yapılan paylaşımın, 11.01.2017 tarihlerinde Murat KOPARAN tarafından tekrarlandığını görüyoruz. Aynı şebeke aynı mihrak! (Ayrıca (Bkz. “Hukuk İflas Edince Rektör Yurtta Sulh Konseyi Üyesi Oluyor!” Başlıklı makale: https://www.baltaoglu.net/93-guncel/202-hukuk-iflas-edince-rektor-yurtta-sulh-konseyi-uyesi-oluyor.html)

Başsavcı vekili Hacı Aykut AYDIN ile müfteri Murat KOPARAN’ın sosyal medya ilişkisini tespit ettiğimizde şaşırdık mı? Elbette hayır! Aşağıdaki belge de bunun göstergesi olup nasıl bir kumpasa gittiğimizin sosyal medyadaki bir başka delilidir.

38 Klasör / Dokuz Çuval Delil Dosyası

Şimdiye kadar 9 bölümde ifade etmeye çalıştığım sadece iddianame ve mahkemediki iftiralar, çarpıtmalar, tahrifatlar ve delil karartıp suç icat etmelere aittir sevgili okurlar.

Kasıtlı bir şekilde uzun süre devlet kurumlarını meşgul ederek başsavcının hakkımda topladığı 38 klasöre henüz sıra gelmedi. Vaktim oldukça devletin resmi belgelerini, başsavcının iddianameye nasıl aktardığı üzerinde duracağım? Bu belgelerde de varsa yapmış olduğu sahtecilikleri, karartmaları, çarpıtmaları ve tahrifatları, tek tek inceleyerek yazmaya devam edeceğim. Ancak gelecek yazıma yalancı şahitlikleri, kurguları, analitik olarak değerlendirerek devam edeceğim inşallah.

 Buradan bir fikrimi açıkça söylemek istiyorum. Mustafa GÜMÜŞ, o meşum darbenin sıcak zamanlarında ben ve daha nice FETÖ’cü olmayanlar hakkında dosya hazırlayarak oluşturduğu korku atmosferinde masumların canını yakmış, devletin kurumlarını gereksiz yere meşgul ederek binlerce yazışma yapmış ve gerçek FETÖ’cülerin delilleri yok etmesi ve kaçması için zaman kazanmasını da sağlamıştır. Kamu gücünü, FETÖ peşinde gidilecek o önemli günlerde, zamanı FETÖ’cü olmayanlar ardında harcatarak FETÖ’ye büyük hizmet etmiştir!

Sonuç olarak dostlar. Hakkı haykırmaya devam edeceğim. Bunları Adalet Bakanlığı, HSK ve Türkiye’de bütün bilmesi gereken herkes bilecek ki bir daha böyle cürümlere cüret edilmesin. Yapanın yanına yaptığı kâr kalmasın. Bana bu kumpası kuran şebeke, ellerinden geldiği ölçüde, FETÖ dosyalarını karartmaya ve masumların canlarını yakmaya devam edeceklerdir! Zira huylu huyundan vazgeçmez. Bu zihniyetteki kişiler vasıtasıyla, devletin kılcal damarlarına sızmış olan FETÖ, bir yerlerde yaşıyor ve yaşatılıyor! Bu millet bu ihaneti affetmeyecektir.

Yaşadığımız somut örnekten yola çıkarak, Ülke olarak arınmamıza ve daha iyiye gitmemize vesile olması dileğiyle bu yazımı, kumpas şebekesine atfen, üstad Sezai KARAKOÇ’un aşağıdaki dizeleriyle bitirmek istiyorum:

Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak.
Halbuki, biz sussak, tarih susmayacak.
Tarih sussa, hakikat susmayacak.

Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak.
Halbuki bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar,
Vicdan azabından kurtulsalar, tarihin azabından kurtulamayacaklar.
Tarihin azabından kurtulsalar, Allah'ın gazabından kurtulamayacaklar.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.