Tarih: 16 Temmuz 2012.
Adres: Anadolu’nun orta yerinde bir kasaba, Tatar Kasabası…
Yer: Tatar Kasabası İlk Öğretim Okulu bahçesi…
Tatar ilköğretim okulu öğrencileri bir yıl boyunca öğrendiklerini anne babalarına daha çok da –okul gecesinin yaz tatilinde yapılmasının nedeni de bu- yurt dışında yaşayanan amcalarına, halalarına, dayılarına, teyzelerine gösterecek olmanın heyecanı içindeydiler. Onların bu heyecanını paylaşan Okul Müdürü Ahmet Arı ve tatillerini yarıda kesip kasabaya geri dönen fedakâr öğretmenlerimiz, sahne, ışık, ses, görsel tanıtım ekranına varıncaya kadar her düzeneğin hazırlanmasına büyük bir titizlikle emek verdiler. Bu gece çocukların gecesi, hoş vakit geçirmek en çok onların hakkı diye düşünen -Avrupa’da yaşayan Tatarlıların kurduğu- Tatar Dayanışma Derneği tarafından kiralanan şişme oyun parkı okul bahçesinin bir kenarında yerini almıştı. Bunun yanında sahne üzeri kırmızı beyaz balonlarla süslenmiş, konuklara ikram edilecek yiyecek ve içecekler hazırlanmış, yani her şey tamamlanmıştı. Gelenekselleşen okul gecesinin tarihi de Tatar Dayanışma Derneği tarafından haftalar önceden duyurulmuştu, bu nedenle kasaba halkının tamamına yakını okul bahçesindeydi. Bunun yanında Milletvekili, Kaymakam, Garnizon Komutanı, Belediye Başkanı hatta parti teşkilat başkanlarına varıncaya kadar –sadece vekilin mensup olduğu partinin teşkilat başkanları- geniş bir protokol… Siyaset girince içine nasıl bir hararet kaplarsa havayı işte okul bahçesi de o gece tam öyle bir kavrulmaca içinde idi.
Temmuz ayında yapılan okul gecesi sıradan bir okul gecesi olamazdı elbet. Zaten Tatar İlköğretim Okulu sıradan bir okul değildi ki. O, Tatar Kasabası’nın tek okuluydu. Ayrıca o, Tatar rüyalarımızın en süslüsüne, düşlerimizin en ulaşılmazına layık, diye düşünen Tatar Dayanışma Derneğinin Okuluydu. Tatar’ımız her şeyin en iyisine sahip olmalı diyen bu insanların birçok projesinin ilkiydi Tatar İlk Öğretim Okulu. Onlar en büyük zenginliğin eğitilmiş insan olduğunu biliyorlar çünkü...
Tatar Dayanışma Derneği bu bilinçle kurulur kurulmaz Tatar İlk Öğretim okulunu Uşak’ın en başarılı okulu yapmak için kollarını sıvadı. Bir süre sonra gerek Tatar’da yapılan okul gecelerinde, gerek Danimarka’da yapılan dayanışma gecelerinde okul aile birliğine yaptıkları bağışlar onlara yeterli gelmedi. Onlar okullarına düzenli bir gelir getirecek kaynak arayışı içine girdiler. Bu düşünce ile 2006 yılı Tatar Belediye Başkanına ve Tatar Belediye Meclisine, belediyeye ait yirmi iki dönüm taşınmazı kiralamak için başvuru yaptılar. Belediye Başkanı ve Meclis Üyeleri bu başvuruyu değerlendirip kamu yararına kullanmak şartıyla belediyeye ait belirtilen parseldeki taşınmazın kullanım hakkını yirmi beş yıllığına Tatar Dayanışma Derneğine verdi. Belediye Meclisinden çıkan bu karar neticesinde Tatar Dayanışma Derneği çatısı altında toplanan Avrupalılar canla başla büyük bir heyecanla meşe kökü kaplı tarıma elverişsiz bu araziyi gerek elleriyle gerek iş makineleriyle temizledi. Temizleme işi bitince susuz hayat olmaz deyip araziye binlerce lira harcayarak sondaj yaptırdı. Su, kurak toprağa hayat verdi, hayat bulan toprağa ceviz fidanları dikildi. Tatar Dayanışma Derneği başkanı, başkan yardımcıları ve üyeleri her bir ceviz fidanın etrafında yuvası üzerinde tavaf eden kuşlar misali dolandı durdu. Doğadaki her canlının sevgiyle büyüdüğünü biliyordu onlar… Sevgiyle suladıkları fidanlar bir an önce büyüyüp ceviz vermeliydi ki toplanan cevizlerin geliri ile okulları istediği hedefe daha kolay yaklaşsın. Böylece üç yıl geçti, fidanlar kendilerini toparlayıp ağaç olma yolundaki ilk adımlarını atmışlardı ki yerel seçimler oldu. Belediye yönetimi değişti. Böylece el bebek gül bebek büyütülen ceviz ağaçlarının hikâyesi acıklı bir hal aldı. Yeni yönetimin ilk işi Tatar İlk Öğretim Okulunun cevizliğinde dikili olan Tatar Dayanışma Derneği Tarımsal Uygulama Bahçesi tabelasını, Tatar Belediyesi Tarımsal Uygulama Bahçesi olarak değiştirdi. Adalet bir kutu beyaz yağlıboyadan ibaretti çünkü…
Böylece Avrupalıların sevgili okulları için bin bir emekle yetiştirdikleri cevizlik Tatar’ın yeni belediyesinin oldu. Bu da yetmedi tüm gerçekleri bilen kasaba halkının gözü önünde cevizlik bir başka şahsa kiralanıverdi. Böylece hak, hukuk, adalet, haram, helal gibi kelimelerin hepsi anlamlarını yitiriverdi…
İşte bu sebepten dolayı 16 Temmuz 2012 de Tatar’da yaşanan, sıradan bir okul gecesi değildi. Bir yanda bir yıl boyunca öğrendiklerini sergilemeye çabalayan sevgili miniklerin coşkusu, bir yanda Türkiye’deki yasaların nasıl işlediğini unutan Avrupalıların dramı, bir yanda zafer kazandığını sananların pişkin sevinci, bir yanda susmayı maharet olarak kabullenmiş standart Türk vatandaşı umursamazlığı, bir yanda bu olaya adaletli bir çözüm bulma gücüne sahip mülkü amirlerin vurdumduymazlığı…
Adaletsizliğin gözümüze sokularak yaşandığı bu olayda, burası Türkiye, burada her şey yaşanır dercesine duyarsız olmak ne acı. Oysa hepimizin sevdası Türkiyem sevdasıyken…
Avrupalılar her şeye rağmen inançlarını yitirmemişlerdi, yine dimdik okullarının bahçesindeydiler o gece. Kendi vatanlarında çok zaman bir yabancı gibi horlansalar da çocukken yalın ayak koşturdukları iki kenarında kavaklar olan tarla yolunu unutmaları mümkün değildi çünkü. Onlar Tatar’lıydı ve onların Tatar’lı olmasını hiçbir kuvvet değiştiremeyecekti. Tutkulu bir aşktı bu... Aşığa neden sorulmaz, kovalanacağını bilse bile sevdiğinin soluğunu bir nefes hissetmek için çölleri aşar gelir, hisseder, geri döner, yine gelir, yine gider... Onların gönüllerindeki bu aşkın büyüklüğünü yüreğine vatan sevgisi yuvalayanlar anlayabilir ancak.
Tatar’a yabancıysanız eğer, sokaklarında şöyle bir gezmeniz Avrupalıların ruh halini anlamanıza yetecektir. Onlar çocuklarının toz toprak içindeki bu köye vatanım diyerek koşup gelmelerini sağlamak için binlerce lira değerinde evler yapmışlar. Dertleri ev değil, öyle olsa ev yapılacak çok yer var. Vatanımda dikili bir taşımız olsun sevdasına yapılmış ve yalnızlığa terk edilmişti o güzel mekânlar. Hele sahipleri göçüp gittiğinde görseniz hallerini, onlarla birlikte siz de ağlarsınız.
Belki yüz elli yıl sonra bu günkü Avrupalıların torunlarının torunları, Tatar’dan haberdar olmayıp Türkçeyi bile unutacaklar. Belki sohbet esnasında, benim Türkiye’de dedelerimden kalma bir evim olabilir, diye bahsederken anımsayacaklar Türklüklerini… Tatar’da yaşayan Avrupalılar ülkemin birçok bölgesinde yaşayan diğer gurbetçiler gibi Türk olma, Türk kalma savaşı vermekteler. Çifte vatandaşlığa sahip tüm vatansızlar gibi…
Buradan Tatar Kasabası halkına seslenmek istiyorum. Gurbetçilik Tatar’ın kaderi… Avrupalı diyerek zaman zaman horladığınız o insanların hiç biri bu illete isteyerek bulaşmadı. Hepinizin evinde en az bir gurbetçi var. Danimarka’da, Norveç’te, Almanya’da yaşıyor olmaları onların Tatarlı olmadıkları anlamına gelmez. Onların Tatar için yaptıklarını, yapmaya çalıştıklarını görmezden gelmeyiniz. Onlar Tatarlı! Yoksa neden çocuklarının sıralarında oturup koridorlarında koşturmadığı, torunlarının hiçbir zaman göndere çekilmiş al yıldızlı bayrağımızın altında İstiklal Marşını söyleyemeyeceği bir okulun başarısı ile gurur duysunlar?
Bu günkü Tatar Belediyesi, 2006 yılı Tatar Belediye Meclisinin 01-08-2006 tarihi, 2006/8-9 nolu kararındaki yasal yetersizlikten faydalanarak Tatar Dayanışma Derneğine yirmi beş yıllığına tahsis edilmiş taşınmazı geri vermemekte ısrar etmektedir. Tatar Dayanışma Derneği başkanı Aytekin Arık, Danimarka’da derneğe yaptığı ziyaret sırasında söz konusu soruna çözüm bulacağına dair söz veren Uşak Vekili Sayın Mehmet Altay’ı okul gecesine davet etti. Ve Aytekin Arık gecenin açılışında yaptığı konuşmada bu sözü dile getirdi. Okul gecesindeki ağır siyasi havanın nedeni de Sayın Mehmet Altay’ın orada bulunmasından kaynaklanıyordu. Milletvekillerimiz milletimizin vekilleridir. Onların bulundukları makamın anlam ve değerini bilebilecek şahsiyetler oldukları inancında olup çözümlenmedikçe Tatar Kasabası halkını yormaya devam edecek olan bu probleme Mehmet Altay’ın el koyacağı umudunu taşıyorum. Bunun yanında Tatar Kasabası halkı, Sivaslı Kaymakamı Sayın Mehmet Levent Kepçeli’nin gerekli duyarlılığı göstereceğine olan inancını da yitirmiş değildir.
Ben Tatarlı değilim. Ben Türk Vatandaşıyım! Her vatandaşın taşıması gereken sorumluluğumla yanlış olduğunu gördüğüm bir olayı kamuoyuyla paylaşıp adaletin yerini bulmasına fayda sağlamaya çalışıyorum. Umarım bu yazım gerekli mercilere ulaşır ve o merciler verdikleri sözleri tutup gurbet ellerde tırnaklarıyla kazandıkları üç kuruşu vatanımızda yatırıma dönüştüren boynu bükük bu insanların, zulmün karşısındaki çaresizliklerine çare olur.